33. Ankara Film Festivali Günlüğü: 1

Bu yıl 33.kez düzenlenen Ankara Film Festivali’nde yazarımız N.Levent Tanıl izlediği filmleri değerlendiriyor.

Holy Spider – Kutsal Örümcek

Yönetmen Ali Abbasi’nin İran’da gerçek olaylar üzerine tasarladığı yeni filmi Holy Spider – Kutsal Örümcek, iki farklı hikaye anlatıcısı izleniminde olmasına rağmen etkileyici bir yapım. Film İran’da 2000- 2002 yılları arasında hayat kadınlarını öldüren bir seri katil ile bu cinayetleri açığa çıkarmaya çalışan kadın gazeteciye odaklanıyor.  Anlatımın iyi bir merkezi var aslında ancak ikiye böldüğü bir hikayede hangi karakterinin ana kahraman olacağı tam seçilememiş gibi. Buna karşın atmosfer ve gerilim konusunda ne istediğini bilen bir tutum izliyor Abbasi. Oyunculuklar rollerini ve hikayeyi benimseyen bir yapıda ve en önemlisi de filmdeki üslup biçiminin çekincesizce ilerlemesi umut verici. Cannes Film Festivali’nde bu yıl En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü alan Zahra Amir Ebrahimi, toplum içinde nefes almak için çabalayan gazeteci rolünün hakkını fazlasıyla vermiş.  Bir İran yapımı olması karşısında Holy Spider için sözünü sakınmayan bir film diyebiliriz ve Ali Abbasi’nin anlatıcılığı toplumdaki bakış açılarını ustaca yansıtıyor. Finali ise o toplumun geçmişi göz önüne alındığında şimdilik kafa karıştırıcı ve ucu açık kalmış gibi…

Bana Karanlığını Anlat

Gizem Kızıl yönetmenliğindeki Bana Karanlığını Anlat, tek mekan gerginliğini kara mizah sosuyla yansıtmayı başarıyor. Hikayesiniin neredeyse tamamı bir gasilhane içerisinde ve bahçesinde geçiyor.

Film, yıllar boyunca mutsuz bir evliliğe maruz kalan Nermin’in eşinin ölümü sonrasında hem kendisi, hem de eşi ve ailesiyle olan yüzleşmesini konu ediniyor. Aile içi toksik ilişkilerin patlama noktaları son dönemlerde sinemamızda da yer almaya başladı. Bunun iyi örneklerinden biri Fikret Reyhan’ın geçtiğimiz yılki Çatlak filmiydi. Bana Karanlığını Anlat ise Çatlak kadar tutarlı bir gerilim ritmi izlemese de kendi eksenindeki meselesini sonuca ulaştırabiliyor.

Anlatımda yer yer tiyatrovari bir gidişat söz konusu ancak karakterleri günlük hayatta karşımıza çıkma olasılığı yüksek tasvirlerde olduğu için mevcut atmosferin sanki o tarz bir havaya ihtiyacı varmış gibi bir izlenim oluşturmuş. Filmin beklenilen çatışma noktasıysa ilk etapta bir miktar zayıf dursa da finaldeki etki beklediğimin de üzerinde keyif almamı sağladı. Üstelik ilk defa bir gasilhanede geçen bir öykü izleme deneyimi yaşattığı için Bana Karanlığı Anlat’ın kendine has sürprizler barındırması mutluluk verici.

The Exam – Sınav

Festivalin Kino Alman Filmleri seçkisinde yer alan The Exam – Sınav, Iraklı yönetmen Shawkat Amin Korki’niin kadrajına sahip. Aslında film yönetmenin ülkesinde geçen bir anlatıda. Ancak Korki, çektiği filmleri Almanya üzerinden vizyona ve festivallere sunuyor. The Exam’ın ise aslında bizim ülkemizin de yakın tarihinde yabancı kalmayacağı bir konusu var. Üniversite sınavına girmeye çalışan Rojin ile ona yardım etmeye çabalayan ablası Shilan’ın kendilerini aniden bir yolsuzluk operasyonu içerisinde bulmalarına odaklanan film, genel hatlarıyla eli yüzü düzgün bir hikaye izleniminde.

Yönetmen Korki, iki kardeşin sıkışmışlık hislerini toplum ve sistem adaletsizliği üzerinden duru bir dille anlatıyor. Zaman zaman ufak soluk alışları içeren molalara sahip olan filmdeki esas mesele, var olan haksızlığa karşı uygulanan adaletsizliğin çarpıklığı. Yönetmen bu detayı karakterler ve Kürdistan Irak’ın içinde bulunduğu jeopolitik durumu üzerinden çok iyi anlatabilmiş. Katıldığı festivallerde en iyi film ve en iyi senaryo ödüllerine ulaşan The Exam, yönetmenin bir sonraki yapımlarına dair merak uyandırıcı ve anlatımı hızlı ilerleyen bir film.

Tiong Bahru Sosyal Kulübü

Dünyanın en mutlu mahallesini yaratmayı hedefleyen veri tabanlı bir proje fikrinden gerilim,  yoğun bilim kurgu ya da distopik bir film çıkabilir. Tiong Bahru Sosyal Kulübü ise tercihini yumuşatılmış komediden yana kullanmış. 2021 Fargo Fantastik Film Festivali’nde Cesur Yönetmenlik için Roger&Julie Colman En İyi Film Ödülü’nü kazanan film özellikle renk tonlarıyla ön plana çıkıyor. Karakterlerinin mutluluk kavramını sorgularken kendilerini tam olarak nerede konumlandıracaklarını bilemiyor oluşları, hikayenin de merkezini kuvvetli tutmuş. Benim gözümde Singapur sineması tam bir hazinedir zaten. Tiong Bahru Sosyal Kulübü ise festivalde izlemekten en keyif aldığım yapım oldu. Tam olarak ne yapmak istediğinin bilincinde ve anlattığı uçuk kaçık meselenin saçmalıkla gerçeklik düzeylerini sırayla izleyicisine sunarak ilerliyor. Konusuyla bana hafif de olsa Yorgos Lantimos’un 2015’teki The Lobster filmini anımsattı ancak o film bu yapıma göre daha sert ve şaşırtıcıydı tabii. Diyorum ya eldeki konu birçok temaya müsait ve komedi tercihi izleyici bakımından bu filmde kocaman bir tebessüm etkisi oluşturabiliyor.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir