BİR GRUP GENCİN FEZA HAYALİ
Geçen hafta cuma günü gösterime giren 2022 yılı yerli yapım Bandırma Füze Kulübü, genç ya da yetişkin olup içindeki hayalperest ve kâşif çocuğu yaşatan herkese hitap ediyor.
Sene 1946… Bandırma’da bir festivalde Umut ve Leyla adlı iki küçük çocuğun aşkının ilk adımlarına tanıklık ediyoruz. Bu festivalde Umut, babasına fezayla ilgili bir de söz veriyor; ona ulaşmak adına asla pes etmeyecektir.
11 yıl sonra, Amerika ile SSCB arasındaki uzay savaşının kızıştığı ve SSCB’nin uzaya uydu fırlatmaya hazırlandığı dönemde Umut lisededir ve lise arkadaşlarıyla feza üzerine çalışmalar, sunumlar hazırlamaktadır. Bir gün fizik öğretmeni Kemal ona, yazımını ulu önder Mustafa Kemal Atatürk’ün özellikle istediği, matematikçi Ord. Prof. Dr. Ali Yar tarafından kaleme alınan Kozmoğrafya adlı kitabı hediye eder. Bu kitap, Umut ve lise arkadaşları için bir teşvik işlevi görür; bu sayede, Türkiye’nin ilk füzesini icat edeceklerdir. Bu vesileyle Umut ve iki arkadaşı, Bandırma Füze Kulübü’nü kurar.
Umut’un bir yandan aynı liseye giden Leyla’ya olan aşkı da dolu dizgin devam etmektedir, fakat arada, Leyla’nın gazete sahibi otoriter babası vardır. Yani aşkları imkânsız olmasa da, sanıldığı kadar kolay olmayacaktır.
Füze çalışmaları kâh kıyıda köşede atölyelerde, kâh askerî birliklerin onlara sunduğu depolarda devam ederken, bir yandan da Amerika’nın bu füze çalışmalarını öğrenip buna bir şekilde engel olma çalışmalarıyla zorlu bir sürece girer. İlk füze denemesinin başarısız olması, sonraki füze denemelerinin ardından kamuya sunulan ilk fırlatma gösterisinde de aksiliklerin yaşanması derken, Umut’un feza hayalleri iyice zorlanmaya başlar; aldıkları destekler azaldığı gibi, haberler basına düşünce Umut’la Leyla’nın aşkı da, Leyla’nın babasının kızına kurduğu başka hayaller yüzünden sekteye uğrar. Ancak Umut, babasına verdiği feza sözünü tutma yolunda asla pes etmeyecektir…
Film, o dönemin ABD-SSCB soğuk savaşı ve uzay yarışına olan merakım vesilesiyle dikkatimi epey çekti ve ilgiyle izledim. “Dünya uzaya çıkmaya çalışırken acaba Türkiye’de ne oluyordu?” sorusunun cevabı niteliğindeki bu film, eğer Türk çocuklarına, gençlerine gerekli imkânlar sağlanır, hayalleri köreltilmez ve teşvik edilirse neler başarabileceğinin bir kanıtı niteliğinde. Esasında Türkiye’nin, uzay yarışında gerekli adımları çok daha önceden, ulu önder Atatürk zamanında atmış olduğunu bizlere gösteriyor bu film.
Türk sinemasındaki yerini sevdiğim Ömer Faruk Sorak’ın yönetmen koltuğunda oturduğu filmin senaryosu Mert Dikmen, Ayberk Olgay ve Mustafa Uslu’ya ait. Filmin başrolleri Deniz Can Aktaş, Alina Boz, Atay Yıldız, Tolga Canbeyli gibi genç isimlere emanet edilirken, kadrosunda sinema ve tiyatrodan tanıdığımız Altan Erkekli, Ahmet Saraçoğlu, Bülent Alkış, Bahtiyar Engin gibi isimler de yer alıyor. Filmin hem yapımcısı hem senaristi hem de kurgucusu olarak Ayla ve Müslüm filmlerinden tanıdığımız Mustafa Uslu’nun yer alması filmi biraz fazla Uslu filmine döndürmüş; yer yer hikâyenin ve senaryonun bazı kısımlarında aksaklıklar olunca film ancak genel izleyiciye hitap eden bir aile yapımı olarak karşımıza çıkıyor. Bazı noktalar ve karakterler fazla formülize gelse de, bu yine de filmden alabileceğiniz ortalama hazzı yok etmiyor. Benim gibi uzay/feza/kozmos meraklısıysanız ve böyle icat ve keşiflere ilginiz varsa alacağınız hazzın daha fazla olması elbette mümkün.
Çevirmen/Translator. Korku , bilim kurgu , macera , polisiye , cinayet , gizem film, dizi, belgesel hayranı.